Geçen yazımda bazı hatalı davranışlarımız nedeniyle çocuklarımıza nasıl zarar verdiğimizden bahsetmiştim. Bu yazımda çocuklarımızı iyi yetiştirmek için nasıl davranabileceğimizle ilgili düşüncelerimi izah edeceğim.
Çocuklarımızı iyi yetiştirebilmemiz için öncelikle kendi fikirlerimizi-isteklerimizi dayatmaktan sakınmamız gerekir. Sıfır yaşındaki bebekten 90 yaşındaki ihtiyara kadar zor kullanarak iyi netice alma imkânı yoktur. Zor kullanmak, baskı yapmak, fazla ısrarcı olmak insanları Savunucu İletişim’e sürükler. Bunun sonucunda insanlar kapılarını bize kapatırlar. O halde önce bir anlayış değişikliğine ihtiyacımız var. Muhataplarımızın halinden anlayacağız. Kendimizi onların yerine koyacağız. Muhataplarımızın aklını, fikrini, zihnini, gönlünü, duygularını ikna edeceğiz. Şifre kavram: İkna. Muhataplarımız, teklif ettiğimiz şeyleri mümkünse gündüz aydınlığı gibi, gönül rahatlığıyla kabul edebilmeliler.
Çocuk yetiştirme konusuna evlilikten başlamak gerekir. Anne-baba adayları önce evliliğe hazır hale gelmeliler. Evlilik okulu-eğitimi, konuyla ilgili olarak güncel ve kaliteli kitapların okunması, yeterli bir tanışma ve nişanlılık süreci önemlidir. Evlenecek kişiler, anne-babaları, ailedeki diğer kişiler; evliliğin kiminle ve ne şekilde olacağına, iyi bir istişare yaparak birlikte karar vermeliler. Nihai kararı evlenecek kişiler vermeli. Büyükler, kendileri evleniyormuş gibi davranır, kendi istediklerini yaptırmaya çalışır, bunun için zor kullanır veya çeşitli taktiklere başvururlarsa o iki insanın ve gelecek nesillerinin hayatını zehirlemiş olurlar. Kötü bir evlilikten iyi bir aile çıkmaz. İyi bir aile yoksa çocukları iyi yetiştirme imkânı da yoktur. Bu durumda geçmişteki sorunlar kuşaktan kuşağa aktarılarak devam eder. Kurulacak aileye müdahale etmeden destek olmak, rehberlik yapmak, yol göstermek gerekir.
Aile sağlıklı bir şekilde kurulduktan sonra çocuk sahibi olma konusunda birlikte karar verilmeli. Hamilelik sürecinde evde gerginlik ve stres oluşturmaktan sakınılmalı. Anne fiziksel ve psikolojik stresten uzak, sakin ve huzurlu olmalı. Bebeğe zarar verecek sigara, ilaç vb. şeylerden uzak durmalı. Çocuk doğduktan sonra fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarını dengeli ve doğru bir şekilde karşılamalı. Bu durumda bebek sevildiğini bilir, kendisini güvende hisseder. Değerli olduğu mesajını alır. Zihnen ve bedenen daha iyi gelişir. Çocuk yeterli ve dengeli bir sevgiyle büyütülürken mümkün oldukça çok kucakta tutulmalı, çocuğun dokunma ihtiyacı karşılanmalı. Bunlar çeşitli yönlerden faydalı olmakla birlikte zekâ seviyesini artıran şeylerdir.
Çocuğumuz gelişirken hakkı ve ihtiyacı olan bazı durumlar vardır. Psikolog Doğan CÜCELOĞLU, Geliştiren Anne Baba adlı kitabında bunlara altı tanıklık boyutu diyor:
Önemsenme: İlişkide ne kadar önemseniyorum. Varlığımla yokluğum arasında ne kadar fark var.
Kabul edilme: İlişkide ötekileştirilmeden, olduğum gibi kabul ediliyor muyum?
Değer görme: İlişkide yeri doldurulamaz biri olarak görülüyor muyum?
Güvenilme: İlişkide; öğrenebilen, yapabilen, güvenilir biri olarak görülüyor muyum?
Sevilmeye değer olma: İlişkide gelişmem ve mutlu olmam için zaman ve emek vermeye değer biri olarak kabul ediliyor muyum?
Hem ilgiye hem saygıya değer olma: İlişkide ilgi gösterilip ‘’bizden biri’’ olarak kabul edilirken bireysel sınırlarıma dikkat ediliyor mu?
Bu durumlara uygun davrandığımızda çocuğumuza şu mesajı vermiş oluruz: Sen varsın ve gerçeksin.
Yukarıda izah edilen doğru tutum ve davranışlara uygun davranırsak; çocuğumuzu bir şahsiyet olarak tanımış oluruz. Hakları, sınırları, hâkimiyet alanı, gücü, kabiliyetleri, bir ölçüde karar verme ve kendini yönetme vasfı olduğunu kabul etmiş oluruz. Böyle olunca çocuk yemek istemediğinde zorla yedirmeye çalışmak yerine neden yemek istemediğini anlamaya çalışırız. Bunun gibi bir şey içmek, yatmak, uyumak, oturmak, kalkmak, beklemek, durmak-hareket etmek, konuşmak-susmak, ağlamak-gülmek, mutlu olmak-üzülmek, şaşırmak-anlamak… istediğinde ona engel olmak onu ve davranışlarını değiştirmeye çalışmak yerine anlamaya çalışırız. İlgi ve şefkatle gözlerinin içine bakar, onu dikkatle dinler ve halinden anlamaya çalışırız. Bunlar sağlıklı ve mutlu insanlar yetiştirmenin ilkeleridir. Cesur, kararlı, atılgan, zeki, becerikli, güçlü ve başarılı insanlar bu şekilde yetiştirilir.
Kendileriyle veya seviyelerine uygun başka konularla ilgili karar verirken çocukları da bir ölçüde karar sürecine katmak, onların fikirlerini de almak gerekir. Çocuğa doya doya oynama imkânı vermek, çocuklarla yeterli ölçüde oyun oynamak gerekir. Evde, salonda, mutfakta, sokakta, parkta, okulda, kırlarda, her yerde. Çocuklar oynayarak öğrenir, yeni geldikleri bu dünyayı ve hayatı oyun oynayarak keşfederler. Hem eğlenir hem öğrenirler.