yakintakipgazetesi @ gmail.com

Bu dünya da herkesin bir vazifesi var. Herkes bir ideal bir hedef için yaşıyor. Dünyaya geliş amacı herkesin aynı olsa da yaş ilerledikçe çevrenin ve ortamın etkisiyle kendi iradesinin sonucunda bir hedefi oluyor.

 

Kimi Habil olmayı seçiyor kimi ise Kabil oluyor.

 

Kimi Yusuf olmak için çalışırken kimisi de Yehuda’nın yolundan gidiyor.

 

Kimi alemlere Rahmet diye gönderilen 18 bin alemin onun yüzü suyu hürmetine yaratıldığı Hz. Muhammed Mustafa (sav)’in izinden gidiyor kimi ise Cehennem onu olan evi dahi dünyanın en büyük kenefi haline gelen Ebu Cehil’in yolunu seçiyor.

 

İşin kısası Hak ile Batıl arasında tercih yapıyoruz.

 

Bugüne kadar gördüğünüz bütün yıkımları unutun. Bütün doğal afetleri ya da çok kötü olayları. Kahramanmaraş merkezli yaşanan deprem bölgesini dolaştıysanız o gördüklerinizi de unutun.

 

Hemen Hatay’dan 3 saatlik mesafe de olan Kudüs şehri ki bizim ilk Kıblemiz. Kaç kişi Hac ve Umre hayali yaparken Kudüs hayali kuruyor. Kaç kişi tatil gezisi planlarken Kudüs bileti almak için turizm şirketlerine soru soruyor.

 

Kaç kişi alışveriş yaparken ve yemek yerken boykota dikkat ediyor. Kaç kişi kalbinde Kudüs aşkı taşıyor. Kaç kişi bu saydıklarımızın hepsini geçtik vicdanında bu acıyı hissedebiliyor. Kaç kişi başını yastığa rahat koyabiliyor. Kaç kişi çocuğunu gönül rahatlığıyla öpebiliyor. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Kaç kişinin vicdanı var  mesela?

 

Gazze, Deyr el Belah, Han Yunus ve Refah… Gazze dümdüz çorak bir ova gibi. Taş üstünde taş kalmamış desek yalan olmaz. Her yer harabe. Hayalet şehir gibi. Az da olsa yaşam belirtileri var ama dört tarafı mağmur bir yapı yok. Moloz yığınları arasında bir yaşam mücadelesi. Yardım konvoylarını dahi vurmaktan çekinmeyen bir vahşi var karşılarında. Her yerde keskin nişancılar insan avında. Yaşam ve ölüm bir nefes aralığında. Bunu orada çok daha iyi anlıyorsunuz iliklerinize kadar. Zaten manzara insanı tarumar ediyor.

 

Yolculuğumuza Gazze’den başladık sırasıyla Deyr el Belah, Han Yunus ve Refah’ta sonlandırdık. Her taraf işgal edilmiş topraklar. Toprakların asıl sahipleri olan Filistinliler insanlık onuruna reva görülmeyen çilelere mahkum. Bunca olumsuzluklara rağmen herkesin gözünde bir umut ışığı var. Bugün olmasa da bir gün özgür Filistin devletinin kurulacağına eminler. Bu eminlik onların en büyük gücü ve silahı.

 

Tüneller, tüneller, tüneller. Gazze’nni, Han Yunus’un, Deyr el Belah’ın ve Refah’ın nefes almasına hayatta kalmasını sağlayan tek damar ve oradan gelen yardımlar destekler.

 

Beni bilen bilir. Ben bu ahir zaman da kıldığımız namazın, tuttuğumuz orucun, verdiğimiz zekatın ya da yaptığımız diğer ibadetlerin bizi ahirette kurtaracağına inanmıyorum. Buradan şu çıkarılmasın bunları yapmayalım mı? Tabi ki hayır imanın ve islamın şartlarını yerine getirmek bizim asli görevimiz ama onlar yetersiz kalır dünya da bu kadar zulüm varken. Eğer Cennet yüzü göreceksek bu kalbimizde Kudüs aşkı Cihad sevdası Şehadet muştusu için olacaktır.

Şükür ki Rabbim bize nasip etti Filistin için koşturmayı Gazze için çalışmayı. Gerek maddi destek olmayı gerekse maddi yardımlara ön ayak olmayı. Karınca misali yerinde hizmet etmeyi. Şehadet için nasipli kullardan değilmişiz nasip olmadı. Bir mazluma umut olmayı nasip eden Allah’a hamdolsun. Gazze ve Filistin bizim için evimiz gibidir evimiz neyse onlarda odur olmalıdır.

 

Şimdi oraları görmüş birisi olarak çok daha fazla çalışıp umudun bir parçası sizlerin desteğiyle olmak tek gayemizdir.

 

Gazze için bir destekte benden diyorsanız irtibatta olalım. Unutmayalım ki biriktirdiğimiz değil verdiğimiz bizimdir ve bizi ahirette karşılayacak olan da odur.

 

Selam, Dua ve Muhabbetle…

 

Rabbim İzzetinizi Arttırsın İnşallah…